Sarı çiçek tozlarıyla kutsanmış bir aşk…
Edebiyatımızın usta kalemi Miyase Sertbarut’tan aşkın tutkuya, hüznün umuda dönüştüğü etkileyici bir sevda öyküsü:
Çocukluğumun Tanrısı Piper Pa-25.
Her ne yaşanırsa yaşansın, Piper Pa-25’in başına hiçbir şey gelmeyeceğine dair söz vermişti Kaptan Semih, küçük Anış’a yıllar önce. Rüzgâra meydan okuyan bu kırmızı kartalın ne benzini bitebilir ne de pervanesi kırılabilirdi… Hele ki, kır çiçeklerinin tozuyla, zehirle, aşkla, ölümle, ateşle kutsanmış bu cesur kuşun düşmesi asla kabul edilebilir bir şey değildi. Kaptan, sevgilisine söz vermişti bir kere ve bu sözden geri dönüşü yoktu…
Anış’ın eksiklerle dolu çocukluğunu, özgürce uçabilmenin kazandırdığı küçük mucizelerle sarıp sarmalayan Kaptan için belki tüm bunlar bir oyundu. Ama Anış için Kaptan’la yaşadığı her an hayatın ta kendisiydi… Kalbinde hissettiği kıpırtı, ilk gençliğin getirdiği coşku ve heyecanla büyüyerek Anış’ın Kaptan’a olan duygularını tutku dolu bir aşka dönüştürmüştü. Bu öyle vazgeçilmez bir sevgiydi ki, genç kızın hayatını günden güne ele geçirmekteydi…
Yatılı okula gitmek için kanatlanıp evden uçma vakti geldiğinde; dağlar, denizler girdi Kaptan’la Anış’ın arasına. Mektuplar yetişti imdadına… Çocukluğunun tanrısına artık yakın olamamanın getirdiği burukluk, yerini birbiri ardına postalanan mektupların avuntusuna bıraktı. Peki ya kahraman olarak gördüğü, babası yaşındaki bu adam Anış’ı gerçek bir aşkla sevmiyorsa; ya onu kardeşi, kızı, zavallı, yoksul bir kız olarak görüyorsa? Acaba tüm bu hissettikleri Anış’ın kendi kendine oynadığı bir oyundan ya da gördüğü bir rüyadan mı ibaretti?
Anış’ın pes etmeye hiç niyeti yoktu! Tutkuyla bağlı olduğu Kaptan’ın izini sürmeye yemin etmişti bir kere. Ölüm bile buna engel olamayacaktı…
Şaşırtıcı sonuyla aşkı, hüznü, arayışı kalbinizin tüm odalarında hissedeceğiniz Çocukluğumun Tanrısı Piper Pa-25, gerçekliğe ve ölüme karşı şiirsel bir meydan okuyuş…